Basketbol Kültürümüz


  
   Türkiye’de basketbol kültürü 90lı yıllarda ilkokullara giden bazı kulüp görevlilerinin sınıfa girerek; “ayağa kalkar mısınız çocuklar” demesinin ardından boylarına bakıp uzun olanlarını seçip isimlerini alan ve basketbol oynayıp oynamadıklarını, basketbol oynamakla ilgilenip ilgilenmeyeceklerini gibi sorular sorup sporcu seçerek yavaş yavaş gelişmeye başlamıştır. Türk basketbolu efsanelerinden Kerem Gönlüm’ ün basketbola başlaması da hemen hemen bu olaya benzer. 18 yaşında olan Kerem, konserde arkadakilerin konseri görememesi nedeniyle arkada göremeyen bir insan tarafından basketbola davet edilmiştir. O dönemlerde Efes Pilsen’in Avrupa’da ki başarıları bu spora olan popülariteyi gittikçe arttırmış olsa da kafa hala aynıdır. Kısa boyludan basketbolcu olmaz.
      Bu görüşün zararları fazla olsa da “kısa boyludan basketbolcu olmaz” görüşünün Türk Basketboluna katkıları da vardır. Kerem Gönlüm, Ömer Aşık, Mehmet Okur, Ersan İlyasova, Semih Erden gibi uzunlar bu görüşün birer kahramanlarıdır. Hepsi birbirinden yetenekli olan oyuncuların bazıları NBA’ den gelen teklifleri kabul etmemiş ülkelerinde kalmış, bazıları NBA’ e gidip orada mücadele etmiş, bazıları ise orada tutunamayıp tekrar ülkesine geri dönmüştür. Son derece yetenekli ve savaşçı kahramanlar, Türkiye’ ye basketbolu sevdiren oyuncular olmuşlardır.
    90lı yıllarda olgu devam ederken zorluklarla o olgunun içinden çıkan kahramanlarımız da tabii ki vardır. Kerem Tunçeri, Ender Arslan gibi basketbolcular bu olgunun yarattığı kısa kahramanlarımızdandır. İkisi için de şunu söyleyebilirim ki kendi takımlarında forma şansı çok zor olmamıştır çünkü o dönemde kısa oyunculara fazla önem verilmediği için gerek çalışkanlıklarıyla, gerek ise yetenekleriyle formayı hemen kapmış ve milli takımda da boy göstermişlerdir.
    Bu görüş değişmedikçe Türk Basketboluna olumsuz etkileri daha çok olmuştur çünkü ülkede gard ve şutör pozisyonunda oyuncu bulunamaz hale gelmiştir. 2011 yılından 2015 yılına kadar asıl görevi forvet olsa da oyun kurabilen ve sorumluluk alabilen bir oyuncu olunduğu için milli takıma devşirilen Emir Preldzic, 2015 yılında başlayan ve halen takımda oynayan tam bir gard, savaşçı kimlikli, ceza şutları da olan Ali Muhammed bu görüşün birer ürünleridir.
   2000li yılların başında tehlike görülmeye başlar ve yavaş yavaş değişen bu görüş yetenekli Türk gardları da ortaya çıkarmıştır. Berk Uğurlu, Kenan Sipahi, Kartal Özmızrak, Can Korkmaz gibi gardlar “kısa boyludan basketbolcu olmaz” görüşünün yıkılması ile ortaya çıkan gelecek yıllarda umuyoruz ki Türk Basketbolunun kahramanları olacak gardlardır.
   Bu görüşün değiştiremediği tek şey ise forvet pozisyonumuz oldu. Hidayet Türkoğlu uzun süre bu pozisyonu tek başına yürüttü. 2-3 senelik bocalama dönemimizde Preldzic o boşluğu kapatmaya çalıştı ve imdada yine yeni jenerasyondan Cedi Osman, Furkan Korkmaz, Metecan Birsen isimli kahramanlar oldu. Bu kahramanlar da umuyoruz ki Hidayet Türkoğlu, Harun Erdenay ağabeyleri gibi ileride çok ses getirecekler.
  
  

Cevat Şahin Tezcan, 

Hiç yorum yok