İÇERİDEKİ DÜŞMANLAR
İÇERİDEKİ DÜŞMANLAR
Bu ülkede
fırsat verilse dahi, yapmayacağım görevlerin başında kulüp başkanlığı gelir.
Çünkü sen o kulübün başarısı için yanıp tutuşsan bile içeriden birileri, senin
başarını çekemez ve ayağını kaydırmaya çalışır. Güzel giden bir düzene çomak
sokmaya çalışanın niyeti çok bellidir; kulüpten nemalanamıyordur veya baştaki
kişi istedikleri kişi değil diye indirilmeye çalışılıyordur! Statüko denilen
iğrenç bir oluşum var hemen hemen her kulüpte. Bunların ortak noktası, küçük
olsun benim olsun anlayışını benimsemeleri…
Bu zihniyetle
baş etmek çok zor çünkü, öyle profesyonelce algı operasyonları yapıp, ince
eleyip sık dokuyup insanları etkilemeye çalışıyorlar ki bir süre sonra en aklı
başındaki insan bile acaba öyle mi diyebiliyor! Her kulüpte farklı yalnız bu.
Diğer ortak noktaları, taraftarı tanımamak ve kendilerini kulübün gerçek
sahipleri saymak. Hadi oradan! O genel kurullarda ‘‘kendi menfaatine’’ el
kaldıranlar, tribünlerde salonlarda maç boyu kulübün başarısı için gırtlak
patlatan cefakarların ancak hizmetkârı olurlar! Hele bir de milyonluk taraftara
sahip kulüpleri, 800-1000 civarı kişi salona toplanıp geleceği için kararları
belirlemiyor mu o daha vahim… Yıllarca kulüp mağazasından alışveriş yapmış,
kombine almış, deplasmanlara gitmiş bir adam bu kulübe üye olup başkan adayı
olamıyorsa, o sistem bozuktur! Yöneticilik vasfı olacak öyle herkes başkan
adayı olsun demiyorum. Başkanı taraftar seçecek 2000-3000 kişi değil! Nitekim
Galatasaray ve Fenerbahçe’de bir nebze taraftar seçti başkanını.
Statüko
konusunda en çok canı yanan kulüp Galatasaray’dır. Bildiğiniz üzere lise
üzerinde bir hakimiyet var orada ve liseden olmayanlar, tabiri caize bizden
değildir mantığını taşır. Burada kendilerinden olanlar gerekirse kulübü
bataklığa götürsün, olsun varsın bizim ağabeyimiz diyecek kadar zihniyeti bozuk
kişilik doludur. Adnan Polat mesela lise mezunu değildi. Kendisini lise düşmanı
olarak gören ‘’liseci’’ zihniyet topa tutuyordu. Halbuki ikinci Başkan Mehmet
Helvacı lise mezunuydu. Yani olay tam olarak anlattığım gibi, bir şekilde
bizden olmayana kulübü yönettirmeyelim düşüncesi hâkim onlarda. Başarılı
bulmuyordum tabii ki Adnan Polat’ı. Niye tepki gösterdiler demiyorum sadece
yapılanlara bir örnek verdim.
Şu sıralar,
şarampole doğru giderken bir anda araca atlayıp direksiyonu yola döndüren
Mustafa Cengiz’e organize bir şekilde saldırıyorlar. Dertleri belli; ya
başarırsa! Bunca yıldır kongreleri takip ederim, taraftarı bu kadar sahiplenen
bir başkan görmemiştim Galatasaray’da. Çok memnun edici. Ee bu desteği alan
adama tabii ki saldıracaklar! Olmaz! Lise mezunu değil! Dursun Özbek gibi,
kulübün winner kimliğini kaybettirme adına getirilmiş profesyonel proje için
bile bunları yapmayan topluluk, UEFA ile tabiri caizse güreşen, kulübün
menfaati için santrafor transferi yapamayıp takdir ettiği taraftarlardan bile
büyük tepki alan başkana, her türlü zorluğu çıkarıyorlar. Örneğin Florya Metin
Oktay tesisleri Kemerburgaz'a taşınacaktı fakat, Dursun Özbek’e her türlü
yetkiyi verenler, kendilerinden olmayan Mustafa Cengiz’i sırf zor durumda
bırakmak için yetki vermedi. Allah yardımcısı olsun…
Ocak ayında
kulübü Dursun Özbek’ten kurtardı, söz verdiği üzere mayıs ayında bir daha seçim
yaptı. Bu seçim için kendisine komik bir teklifte bulundular. Sen ocak ayından
sezon sonuna kadar başkanlığı devral, sonra bizden birine bırak. Bak sen şu
işe! Bunlar ya kendini çok akıllı zannediyor ya da karşısındakileri aptal.
Taraftar her şeyin farkında. Onlar da bunu gördüğü için en son taraftarlara
bile saldırdılar. İşin özeti, nereden neyle saldıracaklarını bile şaşırdılar.
Metin Oktay’ı kabrini ziyaret ederken, taraftarlar ile fotoğraf çekilmesine
kızdılar inanamadım! Galatasaray özelinde benim için her zaman taraftar
önemlidir. Çünkü Dursun Özbek döneminde o genel kurul, itibarını da itimadını
da saygınlığını da açık şekilde kaybetmiştir! İbra etmek zorundasınız diye
parmak sallayanları unutmayın! Dost görünen düşman olduklarını fazlasıyla belli
ettiler. Kulübün gerçek sahipleriyiz diyerek ancak kendilerini kandırırlar! Taraftar
grubu ultrAslan çok güzel özetledi aslında; ‘’Mekteb-i Sultani onurumuz, liseci
zihniyet sorunumuzdur.’’
Fenerbahçe’de
durumlar hayal edildiği gibi başlamadı, aksine çok kötü günler yaşanıyor. Ali
Koç geldiğinde yeniden diye bir motto attı ortaya. Güzel bir reklam, saygı
başarı başlıkları. Lakin transfer döneminden bugüne kadar, eski yönetim ne
yaptıysa aynılarına devam ediliyor…
Eski yönetim
rakibi başarılı olunca, yaz döneminde rakibinin almaya çalıştığı oyunculara
teklif gönderip, sözüm ona transfer çalımı yapmaya çalışırdı. Nagatomo, Emre
Akbaba ve Ndiaye’ye Galatasaray ile anlaşmak üzere iken teklif yaptıkları
ortaya çıktı. Taraftarlara hoş görünme amacıydı fakat saygı başlığını
çürüttüğünün farkında değiller!
En son kulüp
içerisindeki ‘’değişime direnç gösterenler’’ başlıklı durumları kamuoyuna
sundu. En başta Aykut Kocaman olayına gelmek istiyorum. Deniliyor ki giderken
raporları verileri silmiş! Ben de derim o zaman; başarısız olduğuna karar verip
gönderdiğiniz teknik adamın raporlarını ne yapacaksınız? Cocu eski teknik
adamın idman raporlarını ne yapsın? Yaz boyu hazırlık maçı yapıldı. Kendi
raporlarını tutup devam edecekti. Bunları kullanacaksa Aykut Kocaman kalsaydı
madem? Kulüp içerisindekileri büyük şeffaflıkla anlatması çok değerli. Lakin
içeride yapılan espriyi sorun gibi göstermek, rakiplere komedi malzemesi
vermekten başka bir şey değil kusura bakmasınlar! Cocu Beşiktaş’ı yenemeyecek
cenazesini halıya saracağız denildi diye değişime direnç mi gösteriyorlar yani
yapmayın Allah aşkına. Gelelim Aykut Kocaman’ın yardımcılarına. Bu şikayetler
kendi kendine çıkmaz. Benim anlamadığım; bu kişiler neden Cocu’nun yardımcıları
olacak kaldı? Yemeğe tuz ve şekeri aynı anda atmak gibi bir durum. Tuttuğum
için özür dilerim dedi ama neden kaldıklarını açıklamadılar. Düşmanca tavırlar
sergileyen bu kişilere niye sabredildi? Turgay Altay, Alper Aşçı ve Murat
Öztürk ağırlıkta konuşuldu. Gündem değiştirme olarak algılamayın dese de öyle
maalesef. Sekiz maçta sekiz puan alındıysa, bir şeyler yanlış yapılıyordur. Ben
fazla abartarak anlatıldığını düşünüyorum.
Kadro dışı
geçen sezon da olmuştu. Yine kötü başlangıç. Ardından gereken yapılacak diye
bir gündem. Ozan Tufan kadro dışı kaldı başka da bir şey olmadı! Sonra belki
hoşunuza gitmeyecek bu sözüm ama ilginç galibiyetler geldi. Şimdi bu kötü
sonuçların sebebi Volkan Demirel, Aatıf ve Dirar’mış. Koskoca takımı, düzenli
oynamayan üç beş kişi sabote ediyor öyle mi? Lütfen bunları kabul etmemi
beklemeyin! Yeniden eski yönetimin yaptıklarını yapıyor Ali Koç. Hatalarını
kabul edeceğine başarısızlığı başka yerlere yüklüyor. İşin tuhafı, kimse
suçlamaları kabul etmiyor. Bana göre Ali Koç seçildiğinden beri, başarısızlığın
en büyük sorumluları Comolli ve Cocu’dur! Eğer onlar gitmiyorsa ben bunu gündem
değiştirme olarak yorumlarım. Reyes gibi bütün yaz yatan, son gün sözleşme
imzalanan adamın hesabını verdi mi? Daha iki tane antrenmana çıkıp, Kayserispor
maçında onu orta sahada başlatıp yenilgiye zemin hazırlanmasını anlattı mı
Cocu? Liderin üç puan gerisinde olunsa ve bu kararlar alınsa, hiçbir itirazım
olmazdı. Bunlar yüzünden başarısızız demek, aklı selim Fenerbahçe taraftarını
da ikna etmez. Burada dikkat edilmesi gerekenler; tüm taraftarlar arasına nifak
tohumları ekip, spordaki şiddeti körükleyen Aziz Yıldırım taraftarlığı yapıp
Ali Koç’u eleştirenler. Bunlara samimi olarak bakmayın! İçerideki asıl
düşmanlar bunlardır.
Fikret Orman
her ne kadar demeçleri ile tepki çekse de bana göre Beşiktaş’ın gelmiş geçmiş
en başarılı yöneticisi. Kulübü aldığı nokta, getirdiği yer hayal edilmemiştir
belki de. Mütevazı olmayı öğrense, her kesim takdir eder ama onun da kusuru bu.
Geçen sezon şampiyon olamayınca, kongrede bazı söz sahibi kişiler, nedense
büyük hatalar yapılmış gibi tepkiler vermeye başladı. Diğer paragraflarda bahsetmedim,
bir ortak yanları da sosyal medya. Twitter’da sürekli algı yaratırlar,
insanları etkilemeye çalışıp başka profillerde haksız dahi olsa eleştirileri
bulup paylaşıp takipçilerine ulaştırırlar. Gel gelelim kötü niyetli oldukları
çok fazla belli oluyor. Bu niyetteki kişilere haksız olduğunu fark edip tepki
gösterenler devam etsin! O zaman amaçlarına ulaşamayacaklarını anlarlar.
Kulüpler
neden borç içinde sorusunun cevabı genel kurullardır. Bu kadar olumsuz tabloda
nasıl ayakta kaldıklarının cevabı da taraftarlardır! Dernek statüsünde
yönetilen kulüplerin içerisinde barındırdıkları bu zihniyet devam ettikçe,
hiçbir zaman borçsuz bir kulüp göremeyeceğiz. Nedeni ise genel kurullar
içerisinde kulübü gelir kapısı olarak görüp gerisini düşünmeyenlerin çoğunluğu
yüzündendir. Buna nasıl bir çözüm bulunacağı konusunda çalışma başlatılmaz ise
daha çok başkan değişir, düzen değişmez, borç azalmaz, artar. Sonrası Kayyum…
Murat Altun
Yorum Yap