FUTBOLDA HOLİGANİZM VE TÜRKİYE`DEKİ ETKİLERİ






Bir marka, kurum ya da topluma duyulan yüksek sempati, fanatikliğin bir göstergesidir. Fanatikliğin şiddet, düzen bozma, kurallara aykırı hareket boyutu da holiganizmi doğurur. Bana göre de holiganizmin politik, dini vb. nedenleri olmasına rağmen en önemli oluşum etkeni kutuplaşmadır.

                Futbolda “holigan” terimi, Daily News Gazetesinde 1898 yılında kavga çıkaran taraftarlara, Londra`da yaşayan, kavgacı ve ayyaş olarak bilinen Patrick Hooligan isminin verilmesiyle ortaya çıktığı söylenmektedir. Başka tanımları da incelediğimizde futbolda holiganizmin doğuşu için İngiltere`yi gösterebiliriz. En önemli ve unutulması zor örnek de “Heysel Faciası”dır. 29 Ekim 1985 günü, Brüksel`de Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası final maçında Liverpool ile Juventus karşı karşıya gelmiş ve bu maçta holigan Liverpool taraftarları, Juventus seyircisinin olduğu tribünlere yabancı maddeler atıp sonrasında da saldırma girişiminde bulununca, kaçmaya çalışan Juventus taraftarlarının etkisi ile mimarinin yetersizliği birleşince tribünler çökmüş ve 38 İtalyan ve 1 de Belçikalı taraftar hayatını kaybetmiştir. Bu olaylar sonrasında ise genel olarak İngiliz taraftarlara 5 yıl, Liverpool taraftarlarına ise 6 yıl men cezası gelmiştir.
Holiganizmin doğuşu için İngiltere demiştik ki bilindik en büyük holigan gruplar West Ham United ve Milwall taraftarları ve birbiriyle yaşadıklarıdır. Bu iki takımın taraftar boyutundaki rekabeti, daha doğrusu holiganizm boyutundaki rekabeti ne yazık ki sonu ölümlerle biten olayları doğurmuştur. İlk kurulduğu yıllarda işçi sınıfını temsil eden bu iki kulüp taraftarları (holiganları) ilk maçtan beri şiddetli kavgalara tutuşmuşlardır. “Green Street Holigans” adıya filmi de çekilen ve bu iki holigan grubunun kavgalarından en trajik olanı da, Green Street adı verilen bir caddede karşılaşan bu iki taraftar grubu kavgaya tutuşmuş ve bu kavganın sonucunda da ne yazık ki 3 polis ve 7 taraftar hayatlarını kaybetmiştir. Daha da acısı böyle olaylardan ders almamız gerekirken Milwall taraftarları hala o gün kazandıkları maçla değil de öldürdükleri 5 West Ham United taraftarı ile övünmektedirler.
Ayrıca Boca Juniors-River Plate, Olimpiakos-Panathinaikos, Celtic-Rangers gibi Dünya`nın en önemli derbilerinde de holiganizm olgusu devreye girip olayların, hatta kanlı olayların öncüsü olmaktadır.
Yukarıda holigan grupların birbiri ile mücadelesinden örnekler verdik. Holiganizm sadece grupların birbiri ile kavgaları demek değildir. Çok yakın zamanda Brezilya`da Sao Paulo taraftarları, alınan kötü sonuçların üzerine kulüp binasını basıp futbolcuları yumruklamış, takım kaptanı olarak eski Fenerbahçeli Diego Lugano taraftarların arasına girerek onları yatıştırmıştır.
Ülkemizde ise holiganizm olgusu çok şükür yukarıda bahsettiğimiz şiddetlerde olmamakla beraber ne yazık ki münferit olaylar da yaşanabilmektedir. Kutuplaşmanın getirdiği kavgalar özellikle 4 büyükler olarak nitelendirilen Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor takımlarının aralarında oynanan maçlarda daha çok görülmektedir. Geçmişimizde de ne yazık ki ölümle sonuçlanan taraftar bıçaklanması gibi olayları yaşamamız, döner bıçaklarıyla maçlara gidildiğini görmemiz bizi korkutsa da dediğim gibi bu olaylar münferit olarak hatırlanacaktır ve umarım da öyle kalacaktır. Bunların sonucunda şunu söyleyebilirim ki Türkiye`de holiganizm çok ince bir çizgiden geçmektedir. Sözde şike süreci ile şiddetlenen kulüpler arası kutuplaşma, Rize`de takım otobüsünü kullanan şoförün silahla vurulmasına kadar gitmiştir. Bizlere düşen en önemli görev ise yangına körükle gitmemek, futbolun sadece sahada oynanıp bittiğini unutmamaktır. Derbi maçlarından sonra kulüp taraftarları birbiri ile atışıp kavga ederken, o iki takımın oyuncularının maç sonrası beraber yemeğe gittikleri düşünülürse sanırım bizim için de en doğrusu maçtan sonra günlük hayatımıza dönmek ve kimseyi kırmadan galibiyet sevincimizi yaşamaktır.

İşte politik, dini, kutuplaşma vb. nedenlerle futbolun sadece bir oyun, bir eğlence aracı olduğunu unutup bu kadar şiddetle yaşanmasına ne gerek var diye insan kendisine sormalı, her birey kendi sorumluluğunu almalı ve yine bu her birey üzerine düşenden fazlasını yaparak çevresine de örnek teşkil etmelidir. Bizim ülkemizde, örf ve adetlerimiz bizlere ahlaklı olmayı, kardeşçe yaşamayı söylemektedir. Hiç şüphesiz bu örf ve adetlerimizin bize gösterdiği bu çerçevenin içine futbol ve taraftarlık kavramı da girmektedir.

Bu yazıyı buraya kadar sıkılmadan okuduysanız o halde bu işin öncüsü olun ve siz de bugün “holiganizme hayır, kardeşliğe evet” diyebilmek adına zeytin dalınızı hazırlayın ve ilk fırsatta lütfen kullanın..

Burak GÜLŞEN


Bu yazı Sporda Manşet Dergisi 28.sayısından alınmıştır. 

Hiç yorum yok