AİLE ve SPOR
AİLE ve SPOR
Aile,
tüm toplumlardaki en küçük sosyal kurumdur. Şehirleşmiş sanayi toplumlarında
genellikle anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile tipi yaygınken
yaşamın tarım ekonomisine dayandığı kırsal bölgelerde büyük anne, dede, çocuk
ve torunların bir arada yaşadığı geniş aile tipi çoğunluktadır.
Aile evrensel
bir sosyal kurumdur. Bir toplumun özelliği, aile ilişkilerine göre belirir.
Aile, tüm toplumda bütün diğer kurumların işleyebilmeleri için, katkısına
muhtaç oldukları müessesedir. Aile aynı zamanda bireysel psikolojik insan
ihtiyaçlarını da karşılamaktadır .Aile, bireye kişiliği kazandırmak ve toplumun
kültürünü özümsetmekten başka psikolojik açıdan güvence temelini de oluşturur.
Kişiye dış dünyaya uyum sağlayabilmede gereken gücü kazandıran aile üyelerinden
gördüğü destektir. Çocuk doğumdan itibaren okul dönemine kadar öncelikle aile
üyeleriyle ilişki içerisindedir. Her şeyi onları taklit ederek öğrenir. Konuşma
şekli, yemek yeme alışkanlığı, uyku düzeni, okuma isteğinden, müzik, sinema ve
spora ilgi duymaya kadar tüm ihtiyaç ve ilgileri aile içerisinde taklit yoluyla
şekillenir. Bu nedenle anne ve babasını kitap okurken gören çocuk kitap okumaya
yatkın olacak, dişlerini fırçaladığını gördüğünde diş fırçalama alışkanlığını
kazanacak, spor yaptığını gördüğünde de aktif olarak spora katılacaktır.
Aile, içinde
insan türünün belli bir şekilde üretildiği, cinsel ilişkilerin belli bir
şekilde düzenlendiği, sosyalleşme sürecinin ilk ortaya çıktığı, karşılıklı
ilişkilerin belirli kurallara bağlandığı, toplumdaki kültürel zenginliklerin
kuşaktan kuşağa aktarıldığı, biyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal,
hukuksal vb yönleri bulunan, temel bir sosyal birimdir. Toplumun temel
kurumlarından olan aile, aynı zamanda, sosyal ve tarihsel bir olgudur ve her
kurum gibi aile de belli bir sosyal bütünün parçasıdır. Bir bütün olarak toplum
düzeni tarih içerisinde nasıl değişmeler geçirmişse, aile kurumu da toplum
düzenine bağlı olarak değişmeler geçirmiştir. Günümüzde aileler eskiye göre
spora daha olumlu yaklaşmakta ve çocuklarını spora yönlendirmektedir. Halen
spor aktivitelerinin çocuğunun derslerdeki başarısını engellediğini düşünen
aileler bulunmakla birlikte çok sayıda aile de belli bir ücret ödemeyi göze
alarak çocuklarını sporla ilgili kurslara kayıt ettirmektedir.
Aile sosyal
dünyayı ve spor dünyasını görmeyi sağlayan ilk birimdir. Ailenin sosyalizasyon
üzerindeki ilk ve güçlü etkisi, çocuğun spora katılıp katılmayacağını ve
katılıyorsa nasıl spor yapacağını belirler. Bebek aile iletişimlerinin ilk
dönemleri doğal olarak oyunsal tarzdadır. Bir çocuk, oyun deneyimlerini ve
formal oyunu ilk olarak aile içinde görür. Aileler tarafından spora pozitif
değer biçme, nesiller arasında spora ilgiyi arttırır. Bundan başka, aileler de
spora katılıyor ya da geçmişte sporla ilgilenmişlerse, yine aileler spor
yapmaya devam ediyor ya da düzenli olarak televizyondan spor programlarını
seyrediyorlarsa, aileler çocuklarının sporda başarılı olmalarını ümit
ediyorlarsa ya da amaçlıyorlarsa, aileler spora aktif katılım için çocuklarını
cesaretlendiriyorlarsa ve spor aile içinde genel bir konuysa, çocuklar sporla
daha fazla ilgilenebilir ve katılımda bulunabilir. Ailelerin sporla ilgili
olması çocuğun spora katılımında, hatta sporun toplumun çoğunluğunca
yapılmasında olumlu bir etkendir. Ancak ailelerin bu ilgisi bilinçsiz ise
çocuğu kapasitesinin üzerinde zorlamaya yol açıyorsa ya da mutlaka başarıya
koşullanmışsa yarar yerine zarar getirecektir. Ailelerin çocuklarından fiziksel
ve sosyal gelişimlerine uygun olmayan performans beklentileri, çocuğun kendine
olan güvenini sarsacaktır. Oysa spor çocuğun sosyal, fiziksel gelişimine
katkıda bulunarak kendine güven kazanmasını sağlamak amacıyla önerilmektedir.
Küçük yaşlarda müsabaka sporlarından uzak durulması gerekir.
Sporda
sosyalizasyon süreci aileden çocuğa aktarım şeklinde olmasına rağmen, çocukluk
sonrası ve adolesan döneminde iki taraflı sosyalizasyon başlayabilir. Örneğin,
arkadaş grupları içinde etkilenen çocuk, sporun içinde yer almaya başlar, kendi
kendine asla spora katılmayan ailelerini spora sosyalize edebilir. çocuklarını
ilgilendirdiği için aileler, spora katılmaya başlayabilir veya seyirci
olabilir. Hatta antrenör, yönetici vb. ikinci bir rol üstlenebilir. Çocuğun
spor faaliyetleri içindeyken ailesini yanında görmesi, aile ile paylaşılan
konuların çoğalması aile bağlarını da güçlendirecektir. Bu durumlarda ailelerin
yapması gereken, çocuğa destek olması, eleştirmemesi, asıl olarak böyle olumlu
bir aktivite içinde yer almasını takdir etmesidir. Aileler de sporu okullar
gibi bir eğitim aracı olarak kullanabilir.
Çocuklar, spor
uğraşlarını aileleriyle paylaşmak ve onlar tarafından desteklenmek isterler.
Hırslı anneler ve sinirli babalar rakip oyunculara lakap takarlar, görevlilere
küfrederler ve sadece kendi çocuklarını utandırmak için değil de tüm
organizasyondaki sonuçlara bağırırlar. Oyuncular, hakemler ve antrenörler
standart davranışlara uymalıdır. Bu nedenle aileler de buna göre davranmalıdır.
Diğer problem, yarışma sonrası ailelerin davranışlarıdır. Ailelerin yarışma
sonrası çocuklarına ne söyledikleri, müsabaka sırasında oluşabilen diğer
olaylar gibi kazanma ve kaybetmenin de her zaman olabileceğini anlamalarında
gençlere yardımcı olmaları önemlidir. Aileler, çocuklarına olumlu ve güvenli
bir ortam yaratmakla yükümlüdürler. çünkü çocuklar çevresinde gelişen olayları
yorumlarken ve davranışlarını geliştirirken ailelerinden etkilenirler. Bu
yüzden aileler çocuklarından yıldız sporcular olmasını istemeden önce,
çocuklarının hangi sporu yapabileceği, ne düzeyde yapabileceği, yarışmaya
katılıp katılmayacağı ile ilgili bilgilere sahip olmalıdır. Öğretmenler ve
antrenörlerle iletişim kurulması bu açıdan çok önemlidir.
KAYNAKLAR Rafet
Fatih ÇAKMAK
·
Dönmezer, S.,1984.
Beden Eğitimi Öğretmeni
Yorum Yap