GALATASARAY'IN UEFA KUPASI YOLCULUĞU



GALATASARAY'IN UEFA KUPASI YOLCULUĞU
Serdar ÜSTÜNTAŞ

                1999-2000 sezonuna üç sene üst üste şampiyon olarak girmiş bir Galatasaray vardı. Kadroları diğer takımların üstünde bir kadroydu. Kalede Taffarel, sağ bek Capone, stoperler Bülent Korkmaz ve Popescu, sol bek Hakan Ünsal, orta sahada ön libero Suat, önünde Hagi, kanatlarda Okan Buruk ve Hasan Şaş oynarken ileri uçta Hakan Şükür ve Arif Erdem takımı oluşturuyordu. Bunların yanı sarı  Vedat İnceefe, Emre Belözoğlu, Ümit Davala, Ergün Penbe, Fatih Akyel, Ahmet Yıldırım gibi milli olmuş futbolcular rotasyonda oynuyorlardı. Hal böyle iken ligin tartışmasız açık ara favorisi Galatasaray olarak görülüyordu. Camia ise artık şampiyonluklara alışmış ve Avrupa'da başarı istiyordu. Teknik Direktör Fatih Terim ve futbolcular da bunun farkındaydı. Bir önceki sezon Şampiyonlar Liginde uygulanan garip bir statü ile Galatasaray grup ikincisi olmasına rağmen 1 gol farkla üst tura çıkamamıştı. Bu sezon ise ilk defa başka bir uygulamaya gidildi. Şampiyonlar Liginde üçüncü olacak takım Uefa Kupasında yoluna devam edecekti.
                Galatasaray daha ilk haftalarda ligde rakipleriyle arasına açmaya başlamıştı. Şampiyonlar Ligine ise kötü başlangıç yapılmıştı. Hertha Berlin, Milan ve Chelsea'li grupta işler karışıktı. İlk maçta Ali Sami Yen Stadında Hertha Berlin ile 2-2 berabere kalınmıştı. İkinci maçta ise Milan evinde Galatasaray'ı 2-1 mağlup etmişti. Galatasaray'ın gruptan çıkabilmesi için Chelsea maçlarından mutlak puan veya puanlarla çıkması gerekiyordu. Fakat ilk maçta Galatasaray Stamford Bridge 'de iyi oynarken Taffarel'in akıl almaz hatasıyla on kişi kaldı. Kaleye Mehmet Bölükbaşı geçti ki hayatında Galatasaray'da hiç Avrupa tecrübesi yaşamamış bir kaleciydi. O maçta çok iyi oynayan Mehmet Chelsea'nin bir golüne engel olamamıştı ve Galatasaray sahadan 1-0 mağlup ayrılmıştı. 10 kişiyle oynanan iyi futbol spor camiasına İstanbul'da Chelsea'yi yeneriz dedirtmişti.
                20 Ekim 1999 tarihinde Chelsea ile İstanbul'da karşılaşan Galatasaray Zola ve Flo'nun yıldızlaştığı maçta tarihinin en ağır skorlarından birini alarak 5-0 mağlup oldu. Galatasaray bir kez daha üst tura çıkamamıştı. Basın Fatih Terim ve futbolcuları yerden yere vurmaya başlamıştı. Üstüne üstlük Galatasaray camiası da Fatih Hoca'ya yüklenmeye başlamıştı. Yönetim ise ona sahip çıkmış ve onun yanında olduğunu söylemişti. Kısaca camia olarak Galatasaray dibi görmüştü. Bir sonraki maç bir hafta sonra Almanya’da Berlin Olimpiyat Stadında Hertha Berlin ile olacaktı. Maçta Rekdal'ın penaltısıyla geriye düşen Galatasaray ilk yarıyı 1-0 yenik kapattı. İşte ne olduysa o 15 dakikalık devre arasında oldu. Fatih Terim futbolcularına Galatasaray gibi oynamalarını, aslan gibi mücadele etmelerini söyleyerek motive etti. İkinci yarı ölü toprağını üstünden atan Galatasaray, Hertha'nın kalecisi Kiraly'nin en nefret ettiği hücum oyuncusu Hakan Şükür'ün attığı iki golle bir anda öne geçti. Son dakikalarda Tugay Kerimoğlu'nun attığı golden sonra yaptığı zıplamalı koşu hala hafızalardadır ki maçı 3-1 getirdi. Ayrıca Okan Buruk'un son dakika golüyle maç 4-1 Galatasaray lehine sonuçlandı.  Maçtan sonra Fatih Terim Herthalılara 2. Tura siz çıkacaksınız diye söz vermişti.
                Galatasaray grup üçüncüsü Milan ile son maçını İstanbul'da yapacaktı. Milan  ancak kazanması halinde üst tura çıkabilecekti. Galatasaray ise kazanırsa Uefa Kupasına 3. turdan katılacaktı. Beraberlik halinde ise Milan Uefa'ya gidecekti. Durum böyleyken maçta Weah'ın golüyle yenik durumu düşen Galatasaray, Capone ile eşitliği yakalamasına rağmen Guinti ile tekrar öne geçen Milan üst tur için dakikaları saymaya başlamıştı. Son 5 dakikada sahneye tekrar Fatih'in Aslanları çıktı. Önce Hakan Şükür kafa ile topu ağlara gönderdi ve durum 2-2 oldu. Tribünler, teknik heyet ve futbolcular kenetlendiler. Sağ taraftan yapılan ortaya çıkan Hakan Şükür yükseldi ve tam topa vurmak üzereyken Milanlı defans oyuncusu tarafından formasından çekilerek düşürüldü ve hakem düdüğü çalarak penaltıya hükmetti. Milyonların nefesini tuttuğu penaltı için Ümit Davala inanılmaz bir soğukkanlılıkla 4 sene sonra formasını giyeceği Milan'ı yıktı ve kaleci ile topu ayrı köşelere yollayarak 3-2 galibiyeti getirdi. Maç sonunda Milan evine dönerken Galatasaray Uefa 3. turunun yolunu tuttu. Fatih Terim Hertha'ya verdiği sözü tutmuş onları Chelsea ile birlikte 2. tura yollamıştı.
                Takım üzerinde sular durulurken 3. turda kurada İtalyanların Bologna takımı çıkmıştı. Özellikle evinde çok başarılı maçlar çıkarmıştı Bologna. İlk maç deplasmanda oynandı. Maç 1-1 sonuçlanmıştı. Golü Hakan Şükür atarken Bologna kalecisi Pagliuca hayatımda yediğim en güzel gol bu gol demişti. Rövanş maçı İstanbul'da çok zorlu geçti. Hasan Şaş ve Ümit Davala'nın golleriyle 4. tura yükselen takım Galatasaray olmuştu. İtalyan Gazeteleri Galatasaray için övgüler dizerken Galatasaray'ın İtalyan takımlarının korkulu rüyası haline geldiğini haber yapmışlardı.
                4. turda rakip Almanya'nın köklü kulübü ve 1997 Şampiyonlar Ligi şampiyonu Borussia Dortmund Kulübü idi. İlk maç Westfalen Stadında oynandı. Maçta Hagi'nin ve Hakan Şükür'ün iki müthiş golü turun erken habercisi olmuş ve maç 2-0 sona ermişti. İstanbul'daki maç 0-0 berabere sonuçlanınca Galatasaray çeyrek finale çıkmıştır. Kura çekiminde bu kez Galatasaray'ın karşısına Tristan, Eto'o ve Leo Franco'lu Mallorca çıkmıştı. İspanyolların ada temsilcisi Mallorca ligde rahat bir konumdaydı ve evinde yenilmeden çeyrek finale yükselmişti. Yine ilk maç deplasmandaydı. Mallorca'daki maça fırtına gibi giren Mallorca ilk dakikalardan itibaren Galatasaray kalesine abluka altına aldı. Fakat gerek Taffarel gerekse savunma oyuncuları başarılı bir gün çıkartıyorlardı. İlk yarının son anlarında Taffarel topu uzun bir degajla rakip ceza sahası önlerine doğru gönderdi. Hakan Şükür uzun boyuyla topu Arif'in önüne indirdi ve aşırtma bir vuruşla Galatasaray'ın ilk golü geldi. İlk yarı 1-0 sona erdi. İkinci yarıda golün de etkisiyle Galatasaray daha atak oynamaya başladı. Emre, Okan ve Hakan Şükür'ün aşırtma golleriyle Galatasaray maçı 4-1 kazanarak ve ülkedeki Kurban Bayramınının sevincini ikiye katlıyordu. Rövanş maçını İstanbul'da Galatasaray Capone ve Hakan Şükür'ün golleriyle 2-1 kazanmış ve adını yarı finale yazdırmıştı.
                Yarı Final için kuraya giren diğer ekipler Arsenal, Leeds United ve Lens takımlarıydı. Kura sonucu Galatasaray İngiliz Leeds United ile eşleşti. İlk maç bu defa Ali Sami Yen'de oynanacaktı. Maçtan önce ve sonra olan olaylar gündeme damga vurdu. İngiliz holiganların ağır tahrikleri ve tutarsız davranışlarından etkilenen vatandaşlarımız ile İngilizler arasında çıkan kavgada iki İngiliz vatandaşı hayatını kaybetti. Bu olay daha sonra çok büyüdü ve diplomatik krizlere sebep oldu. Maçı Hakan Şükür'ün golleriyle Galatasaray 2-0 kazandı ve final için büyük bir avantaj yakaladı. Rövanş maçı her yönüyle çok zorlu geçecekti. İlk önce Uefa Galatasaray taraftarının rövanşta olmasını yasakladı. Daha sonra ise ülkeye ayak bastıklarından itibaren futbolculara ve teknik ekibe İngilizlerin eziyetleri devam etti. Maç öncesi ise teknik ekip ve futbolcular arkalarında 70 milyon Türk'ün desteğini hissederek sahaya çıktılar. Maçın başında Hakan Şükür penaltı yaptırdı Ercan Taner inanılmaz baskıyı " Verdi, verdi hakem penaltıyı verdi hem de 40.000 kişinin önünde verdi."  diyerek anlatmıştı.  Hagi'nin penaltı  golüyle Galatasaray 1-0 öne geçti .  Kornerden Bakke'nin golüyle maç 1-1 oldu. İlerleyen dakikalarda Leeds baskısı artarken Galatasaray  defanstan Hagi'ye topu kazandırdı. O mükemmel bir topuk hareketiyle rakibini geçti. Depara kalkan Hakan Şükür'ü gördü. Sol tarafa çok güzel bir ara pas attı. Hakan ceza sahasının sol çaprazında topu yakaladı, üç kişi önüne geliyordu. Önce bir defa sola çekti bir rakibini ekarte etti. İkinci bir defa sola çektiğinde açı çok daralmıştı ama belinin yönünü değiştirerek kalecinin sol tarafına doğru müthiş bir şut attı ve maç 2-1 oldu. İlk yarının sonlarında Harry Kewell ve Emre Belözoğlu kırmızı kart gördüler. Daha sonra Bakke ile bir gol daha bulan Leeds maçı 2-2'ye getirdi. Maç böyle sona erdi ve ilk defa bir Türk takımı Avrupa Kupalarında finale yükselmiş oldu. Finaldeki rakip yine bir İngiliz oldu. Lens'i eleyen Arsenal gerçekten göz kamaştırıcı bir kadroya sahipti. Henry, Seaman, Parlour, Suker, Viera, Bergkamp, Overmars gibi yıldız oyunculara sahiptiler. Teknik Direktörleri 88-89 sezonunda Monaco ile Galatasaray'ın karşısına çıkan Arsene Wenger'di. Maç 17 Mayıs tarihinde Danimarka'da Parken Stadında oynanacaktı.
                Galatasaray bu esnada lig şampiyonluğunu garantilemiş ve Türkiye Kupasında Antalya ile final oynayacaktı. Fatih Terim ise maçtan bir hafta önce artık hasat zamanı demiş ve kupaları istediğini belirtmişti. Herkes artık bu maçı bekliyordu. Maç öncesi yine İngiliz ve Türk taraftarlar birbirine girdiler. Danimarka polisi ise her iki tarafa da yüz vermiyor ve biber gazlarını iki tarafa da boşaltıyordu. Maç öncesi olayların tribünlere yansımaması güzel haberlerden biriydi. Tribünlerde her iki takımın formaları bayrak şeklinde hazırlanmış şekilde elden ele dolaştırılıyordu. Maçtan önce Fatih Terim hayatının en etkileyici konuşmasını yapmış ve Allah yardımcımız olsun diyerek odadan tüm futbolcularına sarılarak ayrılmıştı. Tribünde siyasilerden gazetecilere, taraftardan sanatçısına kadar binlerce Türk vardı. Maç başladı, iki takım da birbirini tartarak oynuyordu. Karşılıklı ataklar geliyordu. Bir ara Hakan Şükür rakibini geçmiş ceza sahasında çektiği şut direkten dönmüştü. Maçta bir türlü gol gelmiyordu. İlk yarı 0-0 sona erdi. İkinci yarıda da rakipler birbirlerine gol atmayı başaramadılar. Maçta uzatmalar geçildi. 93. dakikada Hagi sinirlerine hakim olamayarak kendisine faul yapan futbolcuya dirsek attı ve kırmızı kartla oyun dışı kaldı. Artık Galatasaray 10 kişiydi. Taktiksel değişiklikler yapıldı. 108. dakika maçın kırılma anı yaşandı. Sağ taraftan yapılan ortaya Henry yükseldi ve kafa vuruşunu bomboş bir şekilde yaptı. Top kaleye yöneldi tam çizgiyi geçmek üzereyken Taffarel müthiş bir refleksle uçarak topa uzandı ve topu çıkardı. Bir kaç dakika sonra Bülent Korkmaz omzundan sakatlandı. Fakat oyundan çıkmadı. Omzunu kolundan bandajla sardırdı. Milyonların gözünden yaşlar dökülüyordu. Sahaya geri döndü ve son dakikaya kadar ölümüne mücadele etti. Sonunda Galatasaray mücadeleyi 0-0 bitirdi. Şampiyon belirlemek artık penaltılara kalmıştı.
                Penaltılarda Fatih Terim bir sürpriz yaptı ve ilk sıraya Ergün Penbe'yi yazdı. Herkes şaşırmıştı Ergün ise çok soğukkanlıydı. Topun başına geldi. Topa ustaca bir vuruşla vurdu ve kalecinin solundan top ağlarla buluştu. Sıra Arsenal'de idi. Suker geldi vurdu ve direkten dönen topla ilk penaltılarda Galatasaray avantajı yakaladı. 2. penaltıda Hakan Şükür geldi vurdu ve Ergün'ün ağları bulduğu yerden Galatasaray'ı 2-0 öne geçirdi. Daha sonra topun başına geçen Parlour Arsenal için skoru 2-1'e getirdi. 3. penaltıda topun başında Milan maçının kahramanı Ümit Davala vardı. O da geldi vurdu ve yine top ağlarla buluştu. Bu kez Arsenal adına penaltıya Viera geldi. Topa çok sert vurdu ama top bu defa üst direkten döndü. Penaltılarda durum 3-1'di. Bir gol Galatasaray'a kupayı getirecekti. Popescu topun başındaydı. Spiker hadi oğlum hadi oğlum diye bağırıyordu. Popescu topa doğru koşmaya başladı. Topa ayağını uzattı, şut anında 70 milyon Türk ile birlikte şutu çekti ve top kalecinin sağından ağlarla buluştu. Spiker bağırarak ağlıyordu Kupa Bizim, Kupa Bizim diye. Yorumcu şok olmuştu. Korkunç bir şey diyordu. Sahada futbolcular Popescu ve Taffarel'e koşarken Fatih Terim ise ağlıyordu. Tüm Türkiye sokaklara dökülmüş futbol tarihinde gelen en büyük başarıyı doyasıya kutluyordu. Türkiye'ye 77 yıllık tarihinde futbolda ilk kez bir Avrupa Kupası geliyordu. İnanılmaz bir şeydi. Kupa Bülent Korkmaz ve Hakan Şükür'ün ellerinde yükselirken Türk Futbol tarihimizin en büyük başarısına tanıklık atmış oluyorduk.

Hiç yorum yok