Ali Çamdalı: Önce fair-play...




Sporda Manşet Dergisi olarak başarılı futbolcu Ali Çamdalı ile röportaj gerçekleştirdik.

1.Ali Çamdalı Kimdir ? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz ?

Mütevazi bir ailenin içinden geliyorum. Annem ev hanımı, babam fabrikada kaynakçı olarak çalışıyordu. Babam 1979’da Kayseri’den Almanya’ya göç etmiş ve 1983’de annemle evlenmişler. Benim doğum yerim Almanya. Futbola Borussia Mönchengladbach alt yapısında başladım. Benim zamanımda da şimdi de Almanya’nın en iyi alt yapılarından biridir Borussia Mönchengladbach. 7 yılımı orada geçirdim. Ama A Takıma sıçramayı bir türlü yapamadım. Bayern Leverkusen’den teklif alınca şansımı orada denemek istedim. A Takıma kadar da yükseldim. Bir 3 yıllık futbol serüvenim var orada. Çok güzel günlerim geçti. 


2.Futbolun hayatınızdaki konumu nedir ?

Ekmeğimizi futboldan kazanıyoruz. Oynadığımız süre içerisinde elimizden gelenin en iyisini yapmak ve karşılığını vermek zorundayız. Yani hem saha içerisinde hem de saha dışında profesyonelce davranmalı ve yaşamalıyız. Temsil ettiğimiz camiaların sorumluluğunu bilerek buna uygun hareket ettiğimiz zaman ve kendinize iyi baktığınızda ortaya zaten bir istikrar çıkıyor. Bu söylediklerimi profesyonel futbol yaşantımda yaptığıma inanıyorum. 


3.Futbolun en önemli temaları sizce neler ?

Önce fair-play… Kazanmak için her yol mübah olmamalı. Rakibe saygı göstermesini bilmelisiniz. Saha içerisinde oyun kurallarının izin verdiği müddetçe sertlikle rakibi de koruyup kollayarak mücadele etmelisiniz. En önemlisi de futbolun bir hayat biçimi olmadığını, insanlar için kısa süreli de olsa güzel bir vakit geçirme aracı olduğunu futbolun her kademesinde yer alan insanlar söylemleriyle, davranışlarıyla göstermeli ve örnek olmalı. 


4.Takımınızın hayatınızdaki yeri ?

Benim Konya’daki 5.senem… Bu süre içerisinde futbolculuk hayatımda yaşadığım en büyük mutlulukları yaşadım. ZTK ve Turkcell Süper Kupayı kazandım. Ligi ilk 3 takım arasında bitirdik. İki sene üst üste direkt olarak ülkemizi UEFA Avrupa Ligi’nde temsil etme başarısını gösterdik. Dolayısıyla böylesine önemli başarıların elde edildiği bir camianın önemli parçalarından biri olarak kendimi görmek ve dahası da insanların aynı düşüncelerde olması her futbolcunun istediği bir durum. Konya benim için tüm hayatım boyunca en ÖZEL yere sahip olacak.


5.idealniz nedir ?

Profesyonel yaşantıma dikkat etmeye çalışıyorum. İdman öncesi ve sonrası bireysel antrenmanlarla birlikte futbol yaşımı uzatmak en büyük amacım. Şu an için sadece futbola ve Konyaspor’un başarılı olmasına odaklandım. Kazandığım kupalardan sonra en çok istediğim hedef Milli Takıma gitmek ve Ay yıldızlı formayı giymek. Şu an için göz önünde bulundurduğum en büyük hedefim bu.


6.Sevdiğiniz yerli ve yabancı oyuncular varmı varsa kimler ?

Yabancı olarak Frank Lampard, Türk oyuncu olarak da Emre Belözoğlu. Kendisi ile tarzımız aynı olmasa da ona karşı oynamak her zaman zordur. 


7.Mevkiniz dışında oynamak istediğiniz bir yer varmı ?

Artık günümüz futbolunda bir oyuncunun sadece kendi mevkiisinde oynamak gibi bir lüksü yok. Çünkü saha içerisindeki şartlar o an için neleri getirir kimse bilemez. Bizde antrenmanlarda çalışmalarımızda bu doğrultuda her şeye hazırlıklı olarak hazırlanıyoruz. Yani belki futbolun içerisindeki büyük bir çoğunluk tarafından kabul göreceğine inandığım bir şey söyleyebilirim. KALECİ dışında her mevkiide oynayabilirim. 


8.Takım ruhu sizce nedir ?

Aynı ekipte yer alan insanların ortak hedef doğrultusunda hareket etmesi… 


9.Türkiye liglerindeki yabancı kontenjanı hakkındaki görüşleriniz neler ?

Bu konu gerçekten çok tartışıldı tartışılmaya da devam ediyor. Türkiye’ye gelen yabancı kaliteli oyunculara kimse karşı değildir. Kaliteli isimler hem futbolumuzun gelişimine katkıda bulunuyor hem de ligimizin değerini arttırıyor. Buradaki sıkıntı sayının fazla olması ve yabancı oyuncu kontenjanının tamamlanması adına alınan oyuncuların arkalarında kalan Türk oyunculardan daha iyi olmamaları. Sayının önümüzdeki yıllardan itibaren kademeli olarak düşürülecek olmasının futbolumuza ve özellikle de alttan gelen genç oyuncuların takımlara dahil olması ve kendilerini geliştirmeleri adına son derece doğru olacağını düşünüyorum.


10.Sizce Türk futbolunun temel sorunu nedir ?

Popülist yaklaşımlarla, gerçekleri görmezden gelerek doğrulara ulaşmak imkansız. Gerçekçi olmalıyız. Tesisleşme ve alt yapı konusunda daha ciddi hamleler yapılmalı ve bunlar laf olsun diye yapılmamalı. Herkes işini layığıyla yaparsa ve yaptığı işten zevk alırsa o zaman mutlu insanlar topluluğu ortaya çıkar ve bu da başarıyı beraberinde getirir.


11. En unutulmaz maçınız ?

Kulüp tarihinin ve benim ilk UEFA Avrupa Ligi maçı olması sebebiyle Shahktar Donetsk maçı ve tabiki de şampiyon olarak kupa kaldırdığımuız Medipol Başakşehir ZTK ve Beşiktaş Süper Kupa maçları.


12.Saha dışında ki vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Daha çok ailemle ve çocuklarımla vakit geçiriyorum. Onun haricinde fırsat buldukça yurt içi ve yurt dışında gezmeyi ve yeni yerler görmeyi seviyorum. Türk Halk Müziği dinlemek benim için mutluluk verici bir durum. Küçükken Almanya’dan Türkiye’ye tatile gelirken o uzun yolda babamın dinlediği türküler belki de bunun temelini oluşturuyor. Yeteneğim olsa saz çalmayı da çok isterim. İnşallah bunu da bir gün başarırım.


13.Takım olarak bu sezonki hedefleriniz neler ?

Kazandığımız kupalar sadece tarihte anılmamalı… En önemlisi buralarda kalıcı olabilmek. Kazanılması için tekrar hedef haline gelmesi lazım. Bu sezon ayrıca UEFA Avrupa Ligi’nde geçtiğimiz yıldan edindiğimiz tecrübeleri de sahaya yansıtarak bir adım ötesine gidip gruptan çıkmayı da çok istiyoruz. Aramıza yeni katılan arkadaşların uyum sürecini kısa tutabilirsek ligde de başarılı olacağımıza inanıyoruz.


14.Aykut Hoca dönemindeki oyun anlayışı hakkında düşünceleriniz ve Türk futbolundaki başarısızlıkta hocaların etkisi sizce nedir ?

Aykut Kocaman takımımızın başına geçtikten sonraki ilk sezonunda takımın belli bir oyun sistemine sahip olması adına çalışmalar yapıldı. Bir sonraki yıl kadro korundu, yapılan takviyelerle daha da iyi olundu. Burada oyuncuya dayalı bir sistem değil, takım oyununa dayalı bir sistem oturttu ve bunda da başarılı olundu. Eldeki imkanlarla en iyisinin yapıldığına inanıyorum. 

Sadece bize özgü değil Avrupa’da da aynı durum geçerli. Kötü gidişte fatura ilk olarak teknik adamlara kesiliyor. Belki dışında durmam gereken bir konum ama başarısızlıklarda tek kabahatlinin teknik adamlar olmadığını herkesin bildiğini ancak kötü gidişe dur demek umuduyla teknik adam değişikliğine başvurulduğunu ve bunda da genel anlamda başarılı olunduğunu herkes görüyor.

15.Sporda Manşet dergisini takip ediyor musunuz  görüş ve önerileriniz  neler ?

Bundan sonra takip edeceğim başarılar dilerim.

Röportaj: Naz KURAN

Hiç yorum yok