MEKANİZMA BOZULURSA… ( GENÇLERBİRLİĞİ BEŞİKTAŞ )


Kritik Monaco maçı öncesi Şenol Güneş’in rotasyon yapacağını tahmin ediyordum. Fakat onun yaptığına rotasyon diyemeyeceğim. Takımın kimyasıyla oynamak bu! Negredo oynasın diye Cenk’i merkezden kanada çekmek doğru değil. Hemen hemen Medel oynasın diye Atiba’yı sağ beke çekmek ile eşdeğer. Zaten Milli takımdan dönen oyuncular sudan çıkmış balık misali. Bir de bu denli maceraya girince, sıkıntı doğar doğal olarak.

DAHA FARKLI OLABİLİRDİ

Koca ilk yarı futbol oynamadı Beşiktaş. Ev sahibi on dakika tarttı ve sanki anladı siyah beyazlı takımın gününde olmadığını. Başladı akınları ama öyle cılız değil, hissettiriyorlardı tehlikeyi. Sağlı sollu denemeler çağırdı golü ve çok geçmeden öne geçti Gençlerbirliği. Gol biraz kontrollü oyuna itmiş olabilir. Kâğıt üzerinde üç puana yakın konuk takım olduğu için. Aynı şekilde devam etseler en az iki farklı önde girerlerdi soyunma odasına. Ne hücum ne de savunma yapabilen bir takım yoktu karşılarında çünkü. 

Beşiktaş’ı bugün bir mekanizma olarak düşünelim; içerisinde dönen çarkların yeri değişmiş ve yarısının birbirine kavuşmadığı biçimde boşa döner bir haldeydi tabiri caizse. Bu bozuk mekanizmada makinanın doğru çalışmasını beklemek hayalcilik olurdu. Halis Özkahya keşke çelişkili kararlar vermeseydi. Yine gündem oldu verdiği ve vermediği kartlarla. Cenk ve Muriqi’nin tıpa tıp pozisyonunda farklı kararlar çıkması spekülasyon yarattı. Artı maç sonu Zeki Yavru’ya çıkarmadığı direkt kırmızı kart.

KİLİT ADAM AHMET OĞUZ

Şenol hoca ikinci yarının ilk düdüğü çalmadan çarkları yerine yerleştirdi aslında. Lakin aklının ucundan geçmeyen Olay gerçekleşti. Girdikten üç dakika sonra direkt kırmızı kartla atıldı Babel. Çok kontrolsüz bir hareketle! Belki de mekanizmanın en temel parçası çıktı oyundan. Eksildikten sonra 10 15 dakikalık bölümde baskı yaptılar aslında. Yalnız sadece duran toplardan. Topun oyunda olduğu anlarda sadece Quaresma’nın ortasını hatırlıyorum. 

Gençlerbirliği eksik rakibine gol atmaktan çok skoru korumayı tercih eder gibiydi. Topu tamamen rakibine bıraktı ama bir adam çıktı ortaya; Ahmet Oğuz. İleri çıkmaya niyeti olmayan takım arkadaşlarını buna inandırır cinsten hamleler yaptı topla beraber. Bu hamle Beşiktaş’ı kendi yarı sahasına, Gençlerbirliği oyuncularını da hücum anlayışına itti. Hemen arkasından da bir hızlı hücum ve iki farklı üstünlük.

İki farklı öne geçip eksik kalmış rakibine az kalsın puan veriyordu ev sahibi. Hopf Atiba’nın kafa vuruşunu çıkarmasa… Gerçekten saçmaladı kırmızı siyahlılar. Olmadık bir pozisyon verip penaltı yaptırdılar. Son dakikaları rahatça geçireceklerine, kalp atışlarını vücudunun her yerinde hissettiler. Yine Bela oldular Beşiktaş’a. Ahmet İlhan’ı unutmayayım! Normalde kendisinden hücum bölgesinde bir şeyler bekleriz fakat savunmada yaptığı müdahaleler, girdiği kademeler olsun, üst düzey bir savunma oyuncusu gibiydi bu maç.

Evet, Monaco maçı önemli. Ne olursa olsun, çıktığın maçın önemini öncelik saymak gerek. Şampiyonlar ligi finali olsa bile! İstisnai durumlar olabilir; şampiyonluğu garantilemişsindir, iddian yoktur veya kayıp için kredin vardır. Önündeki maç öncesi as oyuncularını tercih etmeyebilirsin o zaman. İşte kötü senaryo yaşandı. Bu kayıpla beraber ligdeki son üç maçında kazanamamış oldu Beşiktaş. Tam 8 puanlık kayıp! Dile kolay. Daha sezon başı, rotasyon bu kadar erken başlamaz! Acaba alınan bazı oyuncuların, oynaması konusunda yukarıdan baskı mı var diye akla gelmiyor değil! Umarım Monaco maçına kadar bu kaybın moral bozukluğu atlatılır. 

Hiç yorum yok