İMPARATOR FATİH TERİM (SPORDA MANŞET OCAK SAYISI)


Kendine has mimikleri, hırsı, otoriter yapısı, Milliyetçi duyguları hat safhada olan, en belirgin özelliği, Galatasaraylı olan Adanalı Fatih Terim.

Büyük başarılar yaşayamadığı futbola Ceyhanspor’da başlar ve 2. ligde şampiyon olduktan sonra, memleketinin köklü kulüplerinden Adana Demirspor’da şans bulur. Bir defans oyuncusu olmasına rağmen, attığı 12 gol onu vitrine taşımıştır. Biz bu döneminde, onu hep penaltılarıyla tanıdık. Diğer yandan, mikrofonlara verdiği demeçlerle, yedisinde neyse yetmişinde de o düşüncesini bu dönemde doğrulayan, etkileyici üslubu. Dünyalık sevdası Galatasaray çok bekletmedi onu. Metin gibi efsane olmaktı hayali. Giydiği parçalıyı futbol kariyeri bitene kadar çıkarmadı bir daha. Fakat terlettiği formayla, lig sonlarında ellerinde kupa kalkmadı hiç. Hayatın onunla ilgili başka planları vardı demek ki...

Terim, Milli takımda 17 kez alt yaş grupları, 51 kez aralıksız A Milli formayı sırtına geçirerek, Türk futbol tarihinin en büyük isimlerinden biri olduğunu kanıtlamıştır. Futbolculuk kariyerinden sonra, namını devam ettirmek için teknik adamlığa soyundu. Önce Ankaragücü sonra Göztepe. Emekleme zamanlarıydı diyebiliriz. Onun için asıl başlangıç, Sepp Piontek’in 1990 yılında yardımcılığına başlamasıydı. Onun yanında aldı eğitimini. Bunu kimse inkâr edemez herhalde. Piontek A Millerin, Fatih Terim ise, 1993 yılında Akdeniz oyunları şampiyonu yaptığı 21 yaş altı Millilerimizin başındaydı. Bu başarı, en üst basamakta yer bulmasına yardımcı olmuş olabilir. Nitekim aynı yıl, boynuz kulağı geçmek üzere, yani Piontek yerine A Millilerimizin başına geçer Fatih hoca.
Teknik adamlık kariyerinin İmparatorluğu bu dönem resmen başlar. Tarihimizde ilk defa, bizlere yaşattığı Avrupa şampiyonası, onun üst düzeyde yakaladığı ilk başarı. Turnuvadan gol atmadan elenmemiz de ilk başarısızlığı...

Hani buruk yaşadığı yıllar var ya Galatasaray’da. Onların intikamını almak için döndü adeta. Çocukluk sevdasının formasını giydikten sonra, Teknik adamlık da nasip oldu böylece. Sadece Galatasaray’ın değil, Türk futbol tarihinin de gidişatını değiştirdi. Üst üste 4 şampiyonluk, 2 Türkiye kupası ve bir devrim olan UEFA Kupası. Unutulmaz bir zafer yaşattı bize Terim ve öğrencileri. Artık İmparatorluğu, tüm dünyada tanınan hâle gelmiş oldu.

Bu dönemin ardından, kariyerinin en kötü kararını aldı İtalya’ya giderek. Tamam, Fiorentina’da İtalya kupası finaline dayandı fakat kupa sevinci yaşayamadı yönetimsel anlaşmazlıklar yüzünden. Ardından Milan çıktı ‘Sinyor’un karşısına. Biz o sıralarda, TV reklamında, arkasından bir çocuğun ‘Sinyor Terim’ diye bağırmasını izleyip tebessüm ederdik. Gel gelelim İtalya serüveni hiçte iç açıcı gitmedi onun için ve yine döndü yuvasına.

İtalya döneminden sonra, Fatih Terim hep cankurtaran oldu kabul ederseniz. Hem Milli takımın hem de Galatasaray'ın. Ne zaman işleri kötü gitti, Terim'e sarıldılar. Çoğu kesim eleştirdi bu durumu ama onu isteyenler için fazla seçenek yoktu. İki yıllık Galatasaray kariyeri maziyi arattı gerçekten. Sonra 4 yıllık tekrarlanan Milli takım serüveni. Yalnız 2006 yılında, tüm dünya önünde verdiğimiz görüntü, hiç yakışmadı bize. Kendi hatalarımız ile İsviçre karşısında dünya kupası hayaline veda edip, rakip takımla son düdüğün ardından meydan muharebesi yapmak, başarısızlığı örtmeye kalkmaktan ve kendimize zarar vermekten başka bir şey değil.

Göreve devam etti bu olaya rağmen. Kötü başladı yine grup aşaması. Tekrar geriden geldik. Hesap kitaplarla... Ardından Euro 2008 turnuvasının en renkli takımı olduk Fatih Terim önderliğinde. Bir kupa da Milli takım da olsa, belki hiç tartışılmayacak ve uzun süre devam edecekti ay yıldızlıların antrenörlüğüne. 2010 dünya kupası hayali suya düşünce, yine, yeniden...

Bu sefer Galatasaray cephesinden yükseldi; ‘Terim, Kurtar bizi!’ sesleri. Anlaştığı tarih manidar, 17 Mayıs 2011. UEFA kupasının yıl dönümü. Müthiş bir kadro verildi eline. O da kendisine yakışır derecede oynatarak, Galatasaray tarihinin, ligde kazandığı en anlamlı şampiyonluğunu tattırdı desem yalan olmaz. Futbolculuk dönemine isyan edercesine, devam etti kupaları kaldırmaya. Her şey güllük gülistanlık giderken, kavgalar başladı nedense. Dönemin Galatasaray başkanı Ünal Aysal ile anlaşamayıp, bir daha bıraktı taraftarı olduğu takımı...

Bu başlayan kavgalar kötü alışkanlık oldu galiba kendisinde. Hiç bitmedi polemikler. Tekrar Millilerin başına geçtikten sonra futbol direktörü de oldu, bizi yine taşıdı şampiyonaya ama nasıl? Müthiş olaylarla. Olmaz denilenlerin olmasıyla. Fakat futbol konuşamadık. Seçimleri, oynanan kötü futbolun başka konularda cereyan etmesi. Basın mensuplarıyla münakaşalar. Kazandığı paranın gündemi meşgule uğratması gibi...

Kim ne derse desin, Fatih Terim Türk futbol tarihinin en başarılı ve en iyi teknik direktörüdür! Ta ki birileri onun başarısına erişene kadar. Bir kere heyecan katmıştır futbolumuza. Meselâ, kötü geçen ilk yarının ardından, ‘soyunma odasında oyunculara ayarı veriyordur, devre arası konuşmasıyla biz bu maçı çeviririz.’ düşüncesine hâkim olmayan yoktur. Onun kulübelerinde ruh vardır. Atılan golde inanılmaz coşku yaşanır. Kameralar hemen orayı gösterir. Türlü skeçlere konu olur ya. Fatih Terim’in soyunma odası. Kulübe de duruşu. Basın toplantılarında büründüğü haller. Çok ekmek yedirdi bu roller.

İmparator yaşlandı artık. O 64 yaşında. Belki yorulduğu için yaşanıyordur tüm olumsuzluklar. Nasıl yorulmasın. Yaptıkları dile kolay. Bize çok basit geliyor. Yazıyla rakamla 80 milyonun yükü omuzlarındaydı. Başarırsa sevindirecek, başaramazsa üzecek. Bazen çok acımasız olmuyor muyuz? Belki onun yüzünde bulunan çizgilerin bir tanesi etmeyiz. Bakın o inançlı yüze. Sizce başaramayacağı bir görev var mı? Onun gözlerine bakınca; evet var diyeceğimi sanmıyorum. Umarım kavganın, gürültünün, polemiklerin uzak olduğu, Fatih Terimli imparatorlu başarılara heyecanlara yine yeniden şahit oluruz. İyi ki doğdun İyi ki varsın İmparator Fatih Terim... Hayat, neden olmasın!

Hiç yorum yok