FUTBOLUMUZUN ORDİNARYÜSÜ: LEFTER KÜÇÜKANDONYADİS



Bir kulübün ayakta durabilmesini sağlayan, kulübü his takımı yapan, gençlere örnek olan ve bir çınar gibi geleceğe hem ismini hem de karakterini taşıyan bir efsaneyi işliyoruz bu sayımızda. Fenerbahçe’nin efsanevi futbolcusu, adına şarkılar marşlar yazılmış ve zor saha koşullarında gösterdiği ustalıktan dolayı Ordinaryüs lakabını almış Lefter Küçükandonyadis bu ayki efsanemiz.
                20. yüzyılın başında o zamanlar Osmanlı toprağı olan ve Osmanlı’dan ayrılan son Balkan ülkesi olan Arnavutluk topraklarından İstanbul’a, Büyükada’ya göçmüş olan Rum kökenli Küçükandonyadis ailesinin sırasıyla iki çocuğu dünyaya geliyordu. Hristo ve Argiro çifti ilk çocuklarının adını Panani koymuşlardı. 25 Aralık 1925’te dünyaya gelen diğer oğullarının ismini ise Yunancada özgür anlamına gelen Elefterios ismini veriyorlardı. Aile geçim kaynağını adaların genel geçim kaynağı olan balıkçılıkla sağlamaktaydı. Tabi bu görev de baba Hristo’nun göreviydi. Küçük Elefterios ise babasına sıklıkla yardımcı oluyordu. Komşuları ve diğer halk onu Lefter diye çağırıyordu. O da bu isme alışmıştı. Ne de olsa adının içinde bulunuyor ve söylemesi daha da kolaydı.  Gel zaman git zaman futbolla tanıştı. Balıkçılıktan gelen hızı, çevikliği ve kıvraklığı futbola da yansımış ve herkesin gözü önünde birden parlamaya başlamıştı. Taksim ve çevresinde adından söz edilmeye başlanır olmuştu. Methini duyan Taksim Kulübünün yöneticileri onu ve ailesini ikna edip futbolcu olmasını sağladılar. Fakat bir sorun vardı. Henüz 16 yaşındaydı ve lisans çıkartamıyorlardı. En az 18 yaşında olması gerekiyordu. Bu sırada babası da hastalanmıştı ve pahalı ilaçlar kullanmak zorunda kalıyordu. Hemen bir çare bulundu. Mahkeme yoluyla yaşı büyütüldü. 18 yaşında olması sağlandı ve kendisine lisans çıkartıldı. 2 sene Taksim Kulübünde müthiş işler çıkarttı. Beşiktaş ve Fenerbahçe onu yakından izlemeye başladılar. Bu sıralarda 2. Dünya Savaşı son hızıyla sürüyordu. Lefter de resmi kayıtlarda 20 yaşına girmişti ve mecburen askere gitmek zorundaydı. Bu da demek oluyordu ki Lefter 4 sene futboldan uzak kalacaktı. Askerlik o zamanlar 4 seneydi.  
1947 yılında vatani görevini tamamlayıp İstanbul’a döndü. Futbolu çok özlemişti. Arada Ordu Milli takımında görev yapsa da futbolu çok özlemişti. Onu özleyen ve bekleyenler de vardı. Fenerbahçe kulübü yöneticileri hemen devreye girdiler ve onu transfer ettiler. Böylelikle belki de birbirlerine çok yakışan iki isim yan yana gelmişti. Lefter ve Fenerbahçe. Artık sarı lacivert çubuklu forma ile gollerini atacaktı. Fenerbahçe ile ilk dönemi 4 yıl sürdü. Bu dönemde de müthiş işler yaptı. 4 yılda 55 maça çıkmış ve 38 golü rakip filelere bırakmıştı. Aynı zamanda Milli Takım serüveni de bu yıllarda başladı. İlk milli golünü Çin’e karşı 87. Dakikada attığı golle kaydediyordu. Bir sene sonra ise Yunanistan’a karşı oynadı ve yine o maçta da golünü attı. Aslen Rum olmasına rağmen içindeki Türklük ağır basmış ve Milli Takımımız için mücadele etmiştir hem de kendisine Yunanistan tarafından yüklüce para teklif edilmesine rağmen.  Bu sayede o dönemde kendisi milli kahraman ilan edilmiştir. Bu dört yılda Fenerbahçe ile 1 defa İstanbul Futbol Liginde 1 defa da Milli Küme’de şampiyonluk yaşamış ve şampiyonluktaki en büyük payın sahibi olmuştur. Aynı zamanda Milli Takımla Akdeniz Kupasında ikincilik yaşamış ve yıldızlaşmıştır. Gerek Fenerbahçe’deki performansı gerekse Milli takımdaki yaptıklarıyla İtalyanlar onu yakından takip etmeye başlamışlardır. Bu takibin sonucunda 3 Ekim 1951’de o dönemin rekor transfer ücreti olan 17.500 Lira ile İtalya’nın Fiorentina takımına transfer olmuştur. İtalya’da bir buçuk sezon top koşturan Lefter gerek mevkisinde oynatılmadığı için gerekse İtalyanların savunma futbolu sebebiyle gerekli verimi sağlayamamıştır. 30 maçta 4 golle takımına katkı vermiştir. Daha sonra ise Fransa’ya transfer olmuş ve Fransa’da Nice’te forma giymiştir. Burada da 12 maçta görev almış ve 2 gol atmıştır. Artık ülkeye dönme vakti gelmiştir. Fenerbahçe’nin ona, onun Fenerbahçe’ye ihtiyacı vardır. 1953’te ikinci defa Fenerbahçe’ye döner.
Geri dönmüş, bir dönmüş pir dönmüştür. Golleri ve herkesi hayran bırakan futbolu da geri dönmüştür. Gol krallığı tacını takmış ve sezonun futbolcusu olmuştur. 1954’te Dünya Kupasına katılmaya hak kazanan Milli Takımda da yer bulmuş Almanya ile Güney Kore kalesine birer de gol atmıştır. 1955 yılında ülkemizde 6-7 Eylül Olayları yaşanmıştır. Rumlara yönelik olarak başlatılan olaylarda birçok Rum zarar görmüş ve yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu olaylarda gerek Fenerbahçe taraftarının Lefter’i koruması gerekse Lefter’in halk içindeki nüfuzuyla olaylardan zarar görmeden kurtulmuştur.  Daha sonra ise zamanla bu olaylar unutulmaya yüz tutmuştur. Lefter kaldığı yerden futboluna devam etmiştir. 1956 yılında ise dönemin efsane Milli Takımı uzun süre yenilmemiş Puşkaşlı Macaristan ile oynayan Milli Takımımız rakibini sürklase edip 3-1 mağlup edince iki gol atan Lefter için oynadığı futbolla         profesörlerin profesörü anlamına gelen Ordinaryüs lakabı verilmiştir. Milli takımdaki ilk hattrickini ise Mısır’a karşı attığı 3 golle 1957 yılında gerçekleştirmiştir. Bu maçla birlikte yine tribünlerde ver Lefter’e yazsın deftere tezahüratları başlamış ve yıllar içerisinde Fenerbahçe taraftarı da bunu kullanmaya başlamıştır.
1964 yılına kadar Fenerbahçe formasını şan ve şerefle taşıyan Lefter gerek saha içindeki yaptıklarıyla gerekse saha dışındaki efendi tavırlarıyla herkesin sevgi duyduğu bir insan olmuştur. Kırık Türkçesi onun daha fazla sevilmesini sağlamıştır. Futbolu bıraktığında Milli takımda 50 defa Milli olmuş ilk futbolcu da kendisi olmuş kendisine 50. Milli maç altın madalyası verilmiştir. Aynı zamanda milli takımda attığı 21 golle en golcü olan milli futbolcu unvanı 33 yıl sonra kırılabilmiştir. Halen Milli takımımız için gol atan en golcü 3. futbolcudur. Hatır gönül ilişkileri sebebiyle 1964’te AEK Atina kulübünde de 5 maçta forma giymiştir.
Futbolculuktan sonra Yunanistan’da Egaleo takımında başladığı teknik direktörlük kariyerine 1966’da Güney Afrika’da Süper Sport United’da devam etmiş ve 1967’den itibaren ülkemizde teknik adamlığa devam etmiştir. 1973 yılına kadar sırasıyla Feriköy, Mersin İdman Yurdu, Boluspor, Samsunspor, Sivasspor ve Orduspor’da görev yapmıştır.  Antrenörlük yaşamından sonra bir süre spor yazarlığı da yapan Lefter Küçükandonyadis 60’lı yaşlardan sonra inzivaya çekilmiş ve Büyükada’ya yerleşmiştir. Aziz Yıldırım başkan olduktan sonra kulübün değerlerine daha fazla önem verilmiş ve çoğu zaman Lefter Küçükandonyadis ön plana çıkarılmıştır. 3 Mayıs 2009’da Kadıköy’de Kuşdili Parkına heykeli diktirilmiştir. 13 Ocak 2012 tarihinde tedavi gördüğü Amerikan Hastanesinde kalp yetmezliğine bağlı olarak 86 yaşında hayata gözlerini yummuştur. Vefatından sonra Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadında binlerce kişi ve üst düzey yetkilinin katıldığı bir törenle ebediyete uğurlanmıştır.
Fenerbahçe’yi Fenerbahçe yapan efsane sporculardan biri olan hatta belki de en başında olan Lefter’in kariyerinde toplamda 400’ün üzerinde golü var. Milli takımda ise 50 maç ve 21 golü var. 3 lig şampiyonluğu, 1 Milli Küme, 3 İstanbul Ligi Şampiyonluğu ve 1 gol krallığı da vardır. Süper Lig diye adlandırdığımız ligimizde ilk penaltı vuruşunu yapan ve golü bulan ilk futbolcudur. Bunların yanı sıra kulübü tarafında bonservis alınmak suretiyle yurtdışına transferi yapılan ilk Türk futbolcusu unvanı da Lefter’e aittir. Bir de günümüzde unutulmaya yüz tutsa da jübilesi yapılan ilk futbolcu da Lefter’dir.
Kendisini izlemek için gelen Fenerbahçeli yönetici Profesör lakaplı Rüştü Dağlaroğlu’na babasının ilaçlarını alması ve belli bir ücret karşılığında transfer olma sözü veren Lefter Küçükandonyadis verdiği sözü tutup Fenerbahçeli olmuştur. İşte o gün şunları söylediği nakledilir: “Siz merak buyurmayın. Bundan sonra sadece ve sadece Fenerbahçe için yaşayacağım.” Gerçekten o günden sonra Fenerbahçe için yaşadı ve ömrünün her kısmında Fenerbahçe’ye hizmet etti. Milli takım için yaptıklarıyla herkes tarafından sevildi. Fenerbahçesi de onu unutmadı. Vefasını hep gösterdi. Hasta yatağında bile yanında Fenerbahçe vardı. Dereağzı’ndaki tesislere onun gibi sporcular yetişmesi için ismi verildi.  Onun gibi biz de bu memleketi seninle birlikte sevdik dedi.
Aramızda ayrılalı 4 yıl oldu. Efsane sporcular serisinin 8. Sayısında Futbolumuzun Ordinaryüsü Lefter Küçükandonyadis’i anlatmaya çalıştık. Adına yazılan ve yıllardır söylenen marşla yazımızı bitiriyoruz.

Tribünler inledi binlerce kere,
Ver Lefter’e yaz deftere.
Bitti kalem doldu defter,

Efsaneler ölmez Lefter…


Serdar ÜSTÜNTAŞ

Hiç yorum yok