ELİNİZİ ÇEKİN




Sizlere, yöneticilerin başrol oynadığı, yakın zamanlarda yaşanan tuhaf olayları hatırlatarak, spor dışında neler konuşulduğunu, üzülerek kâğıda dökeceğim.
Şike var yok tartışmaları başladığında, dönemin Galatasaray başkanı Ünal Aysal, sürekli Fenerbahçe ile ilgili demeçler verdi mikrofonlara. Ezeli rakiplerinin başkanı Aziz Yıldırım’ı hedef alarak. Yalnız bazı konularda haklılık payı vardı. UEFA TFF’ye mesaj göndererek; ‘kendi içinizde bu olayı açığa kavuşturmazsanız, tüm takımları Avrupa kupalarından ihraç ederim’ diye tehdit savuruyordu. Sarı kırmızılıların yaptığı yatırımlar ortadaydı ve Avrupa kupaları için iddialı kadro kurulmuştu. Galatasaray başkanı böyle bir yaptırıma maruz kalmama adına demeçler verirken, diğer yandan taraftarına şirin gözükme adına, tasvip etmediğim icraatlarını sürdürüyordu. Bu ikili arasında beni en çok kızdıran konu ‘dostluk’ kavramıydı. Buradan sert bir dille kendilerine sesleniyorum; siz kimsiniz ki, Türkiye’nin lokomotifi olan iki güzide kulübümüzün ‘geçici olarak’ başkanlık koltuğuna oturup, ‘biz dost değiliz’ düşüncesini taraftara aşılıyorsunuz? Biriniz kayıplara karıştı diğeri eli kulağında! Nifak tohumlarını ekip, manevi anlamda geleceğe zarar vermekten başka hiçbir işe yaramadınız! Sportif başarısızlıkları, algı operasyonlarıyla gündem değiştirerek örtmeye kalkan kulüp başkanlığı bir tek bu ülkede yapılıyor! İşin trajik yönü, taraftarlarda çok kolay alet oluyorlar bu işlere…
Basketbol final serisinde, Galatasaray ve Fenerbahçe arasında yaşananlar hâlâ hafızalarda. Yöneticilerin kışkırtmasıyla, taraftarların yaptığı çirkinlikleri gördük hep beraber. Serinin 3. müsabakalarında hat safhaya çıktı vahamet. Galatasaray’a verilen seyircisiz ceza Fenerbahçe’ye verilmedi nedense. Sarı lacivertli taraftarlar rakiplerine nazaran daha kötü görüntüler vermişti hatırlarsanız. Son karşılaşmaya ‘can güvenliğimiz yok’ diye çıkmamıştı Galatasaray. Sahaya çıkmama konusu onların kararı fakat çifte standart konusunda %100 haklıydı camia. Galatasaray’a ceza verildiyse, Fenerbahçe’ye de verilmeliydi! Şölen havasında geçmesi gereken final, skandallarla dolu bir hikâyeye döndü. Kimin sayesinde, yine yöneticiler!
Tüm dünyaya, futbol anlamında da rezil ettik kendimizi. Hâlbuki Ülkemizde yaşanan kötü olayların üzerine, futbolda alacağımız başarıyla, bir nebze olsun Milletimize sevinç yaşatmak konuşuluyordu. Sonra maalesef, temsilcimiz Fenerbahçe Braga’ya elendi, yaşanan türlü olumsuzluklar yüzünden...
Peki sonra ne oldu? Gayet doğal bir şekilde, moralsiz ve yorgun olduklarını, karşılaşmanın Pazartesi oynanmasını talep etti başkan Aziz Yıldırım fakat olumsuz yanıt aldılar. Öneri kabul edilebilirdi aslında.
Gel gelelim bu reddin ardından, karşılaşmaya bir gün kala başkan; ‘Galatasaray’ı yeneceğiz, Uefa’da güçleneceğiz, TFF söz veriyorsa yerine getirecek, mesajımı alıyorlardır onlar’ diyerek ne kastetti acaba? TFF bir kulüp başkanına, başkalarının haberi olmadığı ne gibi bir söz verebilir? Her şeyi geçtim, böyle bir açıklama nasıl bu kadar rahat yapılabiliyor?
Bir gün sonra, derbinin başlamasına 2,5 saat kala, birden bire TT Arena’nın tribünleri, sözüm ona güvenlik açısından boşaltılıyor ve karşılaşmanın seyircisiz oynanmasına karar veriliyor. Dikkatinizi çekeyim; eğer Galatasaray yönetimi sessiz kalsaydı, bu karşılaşma oynanacaktı! Yani bu saatten sonra, stadyum içerisi güvenli değil, boş tribünler önünde futbolcular güvende, aranızda ‘Passolig sahibi’ kötü niyetli birileri olabilir, 40 bin küsur kişi aynı anda dışarıda, stadyum çevresinde toplansın, orası güvenli öyle mi? Kusura bakmayın; alınan kararların, son yapılan açıklamalarla ilgisinin olmadığına inanmadığımı söyleyemeyeceğim! Ertelemenin açıklanmasının ardından, Aziz Yıldırım’ın kameralara yansıyan Pereira’ya yaptığı konuşmayı da hatırlatırım. Anlaşılan kötü niyetli yöneticiler, Türk futbolundan elini çekmediği sürece, biz daha uzun süre huzurla futbol konuşamayacağız...
BIRAKIN BU İŞLERİ!
Bende buradan alenen sesleniyorum; Aziz Yıldırım’a dâhil, başka kimlere bilmediğimiz ne gibi sözler verdiğinizi açıklayın Sayın TFF yetkilileri! Açıklayamıyorsanız o koltukları işgal etmeyin daha fazla! Bunun üzerine hemen bir açıklama yapmadıklarına göre, iddiaların doğru olduğu kanıtlanıyor. İcraatlarınız ile tüm futbolseverleri başta kendinizden soğuttunuz, sevilmediniz, şuan size karşı insanların duyguları nefret bazında.
TFF erteledi veya Vali beni ilgilendirmez; onca insanın zararı da karşılanmadı! Şehir dışından gelip, kilometrelerce yol kat eden taraftarların yüreklerine su serpseydiniz bari. Kimse bunları düşünmüyor…
Kulüp yöneticileri de demeçlerini düşünerek vermeli. Bizim ülkemizde dikkatli konuşulmazsa, maalesef sözler her yere çekilir. Üst üste yaşanan demeç savaşları, dışarıda taraftarı birbirine düşürüyor, sahada futbolcuyu hırçınlaştırıyor. Medyamız da olayları körükleyince, işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Yakın zamandaki örneklerini sıralayayım; Beşiktaş başkanı Fikret Orman; ‘bu ülkeye bir UEFA kupasının gelmemesi büyük ayıp’ diye bir açıklama yapıyor, Galatasaray’ın başarısını bilmiyormuş gibi. Galatasaray başkanı Dursun Özbek kimseyi kastetmemesine rağmen; ‘Biz Avrupa’da 8-9 gol yiyen veya şike teşvik işlerine karışan bir kulüp değiliz, ceza almayabiliriz’ diye beyanat veriyor, böyle bir demece gerek varmış gibi. Verdiği örnekleri üzerine alınan Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım kaybettikleri karşılaşmadan sonra; ‘Şikeyi Türkiye’ye Galatasaray getirmiştir, unutmasınlar biz onları 6-0 yendik’ gibi komik işlere kalkışıyorlar. Son zamanlarda bir gafa daha imza attı Aziz başkan. Ezeli rakibine kaybettikleri kupa finalinden sonra, can havliyle kamera karşısında bitip, başarılı olduğu meziyetlerini sergiledi; ‘Galatasaray UEFA kupasını fetönün dualarıyla aldı’ diyerek. Koskoca başkan. Allah iyiliğinizi versin. Böyle bir demeci bir başkan nasıl kamuoyuna verir aklım almıyor. Buna ben talihsizlik diyorum kusura bakmayın. Dua ile şampiyon olunur mu Allah aşkına. Böyle bir şeye kim inanır? İşin enteresan tarafı; sırf Aziz Yıldırım söyledi diye, sarı laciverte gönül vermiş kişiler bu fikri benimsedi! Sonumuz hayrola…
Beşiktaş’ın şampiyonluğuna haftalar kala Fikret Orman’ın art arda konuşmalarına şahit olduk. Terbiyesizlik olarak saymayın; tabiri caizse çenesi düştü! Stres bastı herhalde. Rakiplerine dalaşıyor, alakası olmayan tartışmalara giriyordu. Kendi taraftarı bile rahatsız oldu ve sosyal medya üzerinden bu tür işlere girmemesi adına çağrı yaptılar. Çoğu spor adamı, etrafında Fikret başkana yakın olan kişilerin, söylemlerine son vermesi adına tavsiyede bulunması gerektiğini dile getirdiler. Nitekim şampiyonluğa yürüyen takımın bu vaziyet yüzünden konsantresi bozulabilirdi. Başkana müdahale konusunda başarı olduklarını söyleyebiliriz. Kontrolsüz yönetici, yönetici değildir!
Algı operasyonları ile hiçbir yere varamazsınız! Aziz Yıldırım başta olmak üzere, tüm kulüp başkanlarının kendi takımlarına konsantre olmaları lazım. Şunu söyleyeyim o zaman; eğer Aziz Yıldırım ve kurmayları, diğer takımlarla uğraşmak yerine, her zaman kendi takımlarına güven aşılasaydı, şuan Fenerbahçe’nin 22 şampiyonluğu bulunuyordu. Mesaj alınmıştır...
CANLI YAYIN VAKALARI
Bu nereden esti, kimin aklına geldi bilmiyorum. VTR görüntülerini gördüğüm anda, ortalığın karışacağına şüphe duymadım. Evet, Aziz Yıldırım’ın canlı yayınından bahsediyorum. Birkaç yıldır inanılmaz bir mücadele verdi Fenerbahçe camiası. İnanın kim haklı, suçlu, mağdur bilmiyorum. Fakat çektikleri çile ortada. Hal böyleyken hapis yatmış, türlü badireler atlatmış bir kişinin aklıselim davranmayacağını, artı önüne gelene suçlayıcı ithamlar kullanacağını tahmin etmeyen yoktu. Fetö operasyonu, kumpas olduğunu önündeki belgelerle Şekip Mosturoğlu’nun da katılımıyla anlatmaya çalıştılar. Sonra, ‘reytingin’ beklediği anlar geldi. Aziz Yıldırım açtı ağzını; ‘Galatasaray fetöcü, yerle gök bir araya gelse kupa Trabzonspor’a gitmez, Bursaspor’un şampiyonluğu araştırılsın’ gibi ortalığı yangına veren olmadık açıklamalar yaptı malumunuz.
Sonra diğer kulüpler kalktı ayağa; ‘Galatasaray’dan sert açıklama, ‘Bursaspor’dan zehir zemberek açıklama, Trabzonspor başkanı da hodri meydan dedi. Buyurun cümbüşe. Hakkını verelim, Muharrem Usta çok örnek bir davranış sergiledi cevap hakkını kullanırken. Sağduyulu şekilde, ‘düşmanca’ tavır beslemeden, bildiklerini düşüncelerini aktardı izleyenlere. Son yıllarda örnek gösterilebilecek nadir başkanlardan kendisi.  
Son zamanlarda nelerle uğraştığımız malum. Bir yanda federasyon başkanı Yıldırım Demirören, diğer yanda futbol direktörü Fatih Terim. Balık baştan kokuyor yani. Bir kulüp başkanıyken, tribündeki taraftarlarının sahaya sırtını dönerek ‘YETER’ tezahüratını literatüre geçirdikleri kişi, kulüp başkanlığını yapamazken Türkiye futbolunun başkanı oluyor. Bunu nasıl kabul edebilirim. Galatasaray’ın bir futbolcusuyla münakaşaya giren bir futbol federasyonu başkanından söz ediyorum. Kupa seremonisinde nasıl bir davranışa maruz kaldığını hepimiz gördük. Son olarak prim almadım diyen Burak Yılmaz’a canlı yayına katılıp ‘şu miktarda para aldı, elimde dekontlar var’ diyerek kendilerini aklamaya çalıştılar! Diğer yanda, yıllardır sıkıştığımızda boynuna sarıldığımız Fatih Terim, belli ki ilerleyen yaşıyla beraber sahip olduğu egosuna da karşı koyamıyor artık. Arda meselesi lastik gibi uzadı gitti. Önce ‘şeref meselesi’ sonra ‘oyuncularımı yedirmem’ dedi. Biz bu çelişkinin içinde birbirimize bakıp durduk. Federasyon başkanı ‘kadro seçimleri taktik ile ilgili’ dedi. Demek ki Arda ve diğerleri, taktik antrenmanında veya oyunun taktik kısmında şerefsizlik yapmışlar! Kimse akla mantığa sığacak bir açıklama yapmıyor. Ne bekliyordunuz? Olur öyle şeyler mi deseydim?
Yöneticilerin aklını başına devşirmesi lazım! Yoksa gidişat hiç iyi durmuyor sayın okurlar. Yönetici savaşlarını okumaktan, 4-4-2 mi olsaydı acaba, pota altında iyi değildi, manşetleri karşılayamadı gibi, branşlarımızda sporun içerisindeki konuşmaları yapamayacağız. İyi dileklerimi sunmaktan başka bir şey gelmiyor elimden.   


Murat Altun

Hiç yorum yok